Yaşanmış olduğı rivayet edilen bir hikaye anlatmak istiyorum bugün sizlere.
Ünlü bir kulübümüzün sırma saçlı!.. yöneticisi havaalanında atıp tutup bombayı patlatıyor.
“Şimdi gidiyorum. Dönerken yanımda bir Dünya yıldızı olacak”
Breh breh…
Uçup gidiyor…
Ama dönüşte yanında kimseyi getiremiyor.
***
Şimdi detaya girelim.
Bu büyük, efsane hatta imparator yönetici, ünlü bir Dünya kulübünün kapısını çalıyor.
Başkan ile görüşmek istiyor.
Kulübün sekretaryası kendisine, “Başkan ile görüşmeniz şu an için mümkün değil. Ama talebinizi söylerseniz sizi ilgili departmana yönlendirebiliriz” diye yanıt veriyor.
Kendince büyük!…yönetici hiddetleniyor… “Transfer için buradayım. Ben 2. Başkanım. Nasıl sizin Başkanınızla görüşemem” diyerek sıfatından bir keramet umuyor.
Diyorlar ki; “Efendim, siz transfer için burada olduğunuzu söylediniz. Kulüp Başkanımız transferlere karışmıyor. Bunun için Sportif Direktörümüzle görüşmeniz gerekiyor. Buyurun istirahat edin. Sportif Direktörümüzün sekreteri en kısa zamanda size dönerek randevu gün ve saatini bildirecektir.”
***
Büyük!… yöneticinin telefonu çalıyor.
İlgili kulübün Sportif Direktörünün sekreteri randevu gün ve saatini verip kendisini ağırlamaktan mutlu olacaklarını söylüyor..
Büyük yöneticimiz giyinip süslenip o gün ve saatte akredite olduğu için kulübe rahatlıkla giriş yapıyor. Sportif Direktörün odasına geliyor. Kısa bir hoş beş’ten sonra transfer etmek istedikleri futbolcunun ismini belirtip şartlarını soruyor.
Olay neredeyse koyun pazarlığına dönmek üzereyken,
Sportif Direktör iç hattan sekreterini arayarak bir dosya istiyor. Gelen dosyayı itina ile açıp inceliyor. Daha sonra merakla bekleyen büyük!… yöneticiye gözlerini dikerek şöyle bir yanıt veriyor.
“Teklifinizden büyük memnuniyet duydum. Öncelikle şunu bilin ki; bizim kulübümüzdeki en şöhetli futbolcumuz da dahil tüm kadromuz satılık hükmündedir. Her kulüp talip olabilir, hatta transfer de gerçekleşebilir. Ama bunun belirli kuralları var. Şöyle ki; ben ilk etapta sizinle bu oyuncunun transferi hakkında görüşemem. Çünkü az önce incelediğim dosyada bu oyuncumuzun Türkiye menajerinin (filanca kişi ) olduğu görülüyor. Siz öncelikle bu menajer ile temasa geçip oyuncunun maliyeti hakkında gerekli görüşmeleri yapın. Tüm şartlarını ve bütçenize uyup uymadığını test edin. Şayet bu transferin olma ihtimali belirdiğinde ise, ilgili menajer bizimle temas kursun. Son söz elbette bizimdir. Bu transfer konusuda size yardımcı olma sözü veriyorum. Ama çalışma sistemimizdeki hiyerarşiye herkesin uymasını isteriz. Bu şekilde olduğu takdirde görüşmeler sağlıklı işler. Aksi takdirde sonuç alamazsınız. Size iyi günler dilerim. Umarım bu futbolcumuzun transferinde mutlu sona ulaşırsınız”
Sonuçta,
Ormanların Kralı edasıyla bir hayale yol alan Büyük!… yönetici, patlıcan rengine bürünerek eli boş bir şekilde rasto geri dönüyor.
***
Avrupa ile bizim kulüplerimiz arasındaki mantalite farkını ortaya koyan güzel bir örnek bu.
Aynı zamanda herkesin diline pelesenk olan, ancak ne olduğunu hiç kimsenin açıklayamadığı “Kurumsallaşma” da bu bu örneğin içinde saklı.
Örneğin, Roman Abramoviç Chelsea’yı ticari bir yatırım aracı olarak görüyor.
Ayrıca Rus Milli Takımı ve CSKA Moskova‘nın altyapılarına inanılmaz destekler veren “Abramoviç Milli Futbolcu Yetiştirme Akademisi” isimli bir vakıf sahibi.
Herşeye çok fazla müdahil değil. Sadece banka hesabından bir miktar kapital aktarmış.
Göreve getirdiği profesyonellerle Chelsea‘yi ve Akademisinin yönetimini sağlıyor.
Amacı zevk değil. Herşeye rağmen maddi ve manevi kazanım birinci planda.
Haftadan haftaya şayet boş vakti varsa özel uçağına atlayıp Chelsea‘nin maçını izliyor. Yemeğini yedikten sonra Rusya‘ya işinin başına dönüyor.
Chelsea kimi almış, kimi satmış? Antrenör kim olmuş? Altyapıda, üst yapıda ne var ne yok umurunda değil.
Bu işleri göreve getirdiği profesyoneller yapıyor.
Sezon sonunda bakıyor. Başarı varsa devam. Yoksa, başarısız olanların yerine yeni profesyoneller geliyor.
Ahpap, çavuş ilişkisi yok.
Ciddiyet var.
Real Madrid Başkanı Florentino Pérez, Barcelona Başkanı Josep Maria Bartomou Floreta da mühendis ve işadamı. Onlar da tıpkı Abromoviç gibi kulüplerini profesyonellere emanet etmişler.
Diğer tüm Avrupa kulüplerindeki yapı bu şekilde.
Başkan ve yönetim sadece temsil görevinde.
Asıl işi maaşla göreve getirilen profesyoneller yapıyor.
***
Dönelim ülkemize.
Haber başlıklarına bakar mısınız?
Daha düne kadar futbolla alakası dahi olmayan büyük!.. yöneticiler diyor ki; “Bizler aradaki menajerleri kaldırıp transfer yapıyoruz. Kulübün hakkını savunuyoruz.”
Diğerleri, posterini dahi alamayacağı futbolcu ile konuşup anlaştıklarını deklare ediyor.
Başkanlar bir başka alem…
Medyadaki demeçlerin mürekkebi kurumadan, diğeri baskıya giriyor.
Sosyal medya bu trafikte başını kaşıyamıyor.
Kim ne almış, kiminle konuşmuş, kime imza attırmış, kaç para vermiş ? belli değil.
Hele bir de denk getirip imza attırdıkları futbolcuları masaya oturtup yanıbaşına sünnet çocukları gibi ilişmiyorlar mı?
***
Be hey mübarek insanlar.
Daha dün sıradanlık mahallesinin sakinleri olarak uzmanlık isteyen futbol alanındaki bu birikimleri bir anda nerelerde edindiniz?
Sözde menajerleri ile muhatap olmadığınız yabancı futbolcuların bırakın telefon numaralarını, izini nerede buldunuz?
Nasıl konuştunuz? Ya da hangi dille anlaştınız?
Bir kaç aylık ya da yıllık ucundan bulaştığınız bu sektörde herşeyi nasıl da çarçabuk öğrenip efsane başkan ya da yönetici oldunuz?
***
“Gazoz olma efsane ol” diyor ya malum reklamda.
Cümbür cemaat hepiniz efsane oldunuz da,
Allah aşkınıza sizler ne içtiniz?
Bu yazıyla ilgili forumdaki tartışmaya katılın
Bu yazı 752 kez okundu.
Yorumlar
Büyük Yönetici!… için yorum yapılmamış