Başarı, arkasına iteklenen her olumsuzluğu gizleyebilecek gücü nereden buluyor?
Birkaç teneke kupa, bir kaç başarı öyküsü, bir kaç şaşaa ve cayırtı mıdır herşeyin temeli.
Eskiden “Fîhî nazar” denilen o adaletin sağlam terazisi tedavülden kalktı mı?
Dütürü Dünya’nın galiesi içinde, “ne şiş yansın ne kebap” diyerek “es” geçtiğimiz her istasyondan sonra,
Son durak Dergâh-ı izzet‘ değil mi?
***
Fazla felsefeye gerek yok,
Barcelona, bir değil, beş değil, tam 22 yıl Lluis Nunez’in hakimiyeti altında inanılmaz başarılar kazandı.
Katalan basını tarafından Clemente olarak anılan Nunez, Raimon Carrasco’dan devraldığı Başkanlğı döneminde,
Toplamda 7, üst üste 4 kez La Liga Şampiyonluğunu kazandı.
6 İspanya Kral Kupasını müzesine koydu.
5 kez İspanya Süper Kupasını göğe kaldırdı.
1 Kez Avrupa Şampiyon Kulüpler Şampiyonu oldu.
4 Kupa Galipleri Kupası, 2 UEFA Süper Kupası kazanarak alkışlandı.
IFFHS (International Federation of Football History & Statistics) tarafından sportif başarıları nedeniyle, 1997’de “Dünyanın en iyi kulübü” seçildi.
Fakat, 1995 yılında sıfır borç ve kasasına istiflediği 30 milyon euro nakitle finansal yönden de büyük başarı kazanan Nunez,
Bir kaç yıl içinde elde ettiği başarıların sarhoşluğuyla olacak ki,
Yanlış transferler, beceriksiz yöneticiler ve kötü sonuçlar neticesinde,
Kulübü 90 Milyon borca batırarak iflasa sürükledi.
***
Daha sonra Joan Laporta önderliğindeki Mavi Fil, yani “Elefant Blau Platformu”
Yüksek borçlanma ile kulübü belli bir zümrenin takımı yapmaya çalıştığına dem vurarak, Nunez‘in istifasını istedi.
Lluis Bassat‘ı aday gösterdi.
Nunez istifa etti ama, onun el verdiği Joan Gaspart, yapılan seçimde Lluis Bassat‘ı geride bırakarak 22 yıllık Nunez iktidarının devamı oldu.
Gaspart, kulübü Spor Branşları; Ekonomi & Finans; Pazarlama; Sosyal İletişim ve Aktif Yönetimi olarak 5 birime ayırdı.
Hepsinin başına bir Başkan ve Başkan yardımcısı atadı.
Her 6 ayda bir teknik adam değiştirdi.
Tutarsız ve pahalı transferler yaptı.
Sonuçta, 82 milyon Euro seviyesinde olan net borcu 2 yıl içerisinde 181 milyon Euro’ya çıkardı.
Barça, geçmişteki inanılmaz başarılarına rağmen İspanyol Futbol Dünyasının alay konusu oldu.
“Sıradan bir takım” muamelesi gördü.
***
Barça‘nın geleneksel kulüp yapısı hiçbir şeyi umursamadan,
Kulübü finansal, sportif ve sosyal açıdan başarılı bir konuma getiremeseler de,
Suistimaller olsa da,
Başkan ve Yönetim Kurullarını kayıtsız şartsız ibra ediyor,
Denetim ve sorgulama fonksiyonlarını layıkıyle yerine getiremiyor,
Olağan Genel Kurullarında ibra ettikleri yönetimleri ayakta alkışlayarak, hep beraber “mutlu ve umutlu” bir şekilde evlerinin yolunu tutuyordu.
Taa ki, “Elefant Blau Platformu” ipleri eline alana dek.
Mavi Filler, 2003 yılında yapılan seçimde %53’e karşı %32 ile Bassat’ı alt ederek kulübün dümenini eline geçirdi.
Kulüp organizasyon yapısını tamamen değiştirdi.
“Sıfır bütçe açığı” hedefiyle 45 maddelik acil eylem planını devreye soktu.
Yıllardır kulübün içinde yer alan, eski yönetim kurullarıyla yüz göz olmuş, kulüp içinde kendilerine tanınan imtiyazlarla rahat hareket eden tüm çalışan ve görevlilerin işine son verdi.
“Direktör” pozisyonuna getirilen 5 kişilik beyin takımı, işi gücü bırakarak sadece Barcelona için çalışmaya, üretmeye, planlamaya başladı.
Kulübün bütün birimlerine nitelikli profesyoneller yerleştirildi.
Kemerler sıkıldı. Gelir kalemlerini arttırma çalışmaları yapıldı.
2 Yıl sportif başarı askıya alındı.
Kutuplaşan ve ayrışan taraftarlar tek çatı altında toplandı.
Eski yönetimlerin tanıdıklarına verilen bedava biletler bıçak gibi kesildi.
Taraftar sayısı arttırıldı.
Üye taraftarlara indirimli bilet, maça girmede öncelik, kulüp ürünlerinin alımında iskonto gibi küçük ama, kendilerini önemli hissettiren uygulamalar yapıldı.
Kısa süreçte bu önlemler meyvesini vermeye başladı.
Kulübün negatif durumuna rağmen, Nou Camp kısa süreçte tek boş koltuk kalmayacak şekilde dolmaya başladı.
Nou Camp’ta akşam yemekleri, toplantılar, galalar,
Havai fişek şovları ve futbolcuların hazır bulunduğu imza toplantıları gibi aktiviteler yapıldı.
100 bin kişilik stad, 7/24 durmadan çalışan ve para kazanan bir eğlence merkezi haline dönüştürüldü.
Her alandaki inanılmaz planlama ve organizasyonla kulüp gelirlerinde müthiş bir yükseliş yaşandığı gibi,
2003-2007 dönemine 2 lig Şampiyonluğu ve 1 Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu sığdırıldı.
Dünya gelirler liginde 13.’lükten 3.’lüğe yükselen Barça‘nın yüzü gülmeye başladı.
Ve sonuç…
Nunez ve Mavi Filler‘den günümüze gelen,
El avuç açmadan, çalışıp üreterek, sıfır noktasından zirveye çıkışın anlatması kolay ama yapması güç öyküsü yazıldı.
***
Peki Nunez’e ne oldu biliyor musunuz?
Barcelona’ya altın çağını yaşatan, daha sonraki icraatlarıyla kulübü uçuruma yuvarlayan inşaatçı Josep Lluís Núñez, Barceolana’daki Başkanlık dönemine ait icraatlarından değil ama, özel işleri ile ilgili Vergi Müfettişlerine rüşvet verdiği iddiasıyla yargılanarak 6 yıl cezaya çarptırıldı. Daha sonra cezası 2 yıl 2 aya indirildi. 83 Yaşında Quatre Camins hapisanesine götürülürken yanında Barcelona Kulübünden hiç kimse yoktu. Barcelona kulübü “Yasalara Saygılıyız” açıklaması yaparak derin bir sessizliğe gömüldü.
***
Unutmadan araya sıkıştırayım,
Barcelona‘yı 1899’da İsviçre‘li işadamı Hans Gamper kurdu.
Balıkesirspor‘u ise, kenti yönetenler, işadamları, siyasetçiler ve dahi kalbinde şehir aşkını duyumsayan o unutulmaz yürekli insanlar kurup yüceltti.
Şu an Barcelona bir “Dünya Takımı”
Balıkesirspor ise daha Edirne‘den öteye geçemedi.
Barça‘nın sıfır noktasından zirveye uzanan bu öyküsünün ana fikri elbette kıyaslama değil,
Barcelona ile Balıkesirspor‘u aynı kefeye koymak hiç değil.
Yani örnek almak diyebiliriz.
Yol haritalarında belki benzerlikler vardır, ya da olacaktır.
Başımıza geldiğinde idâre-i kelâm’la değil, idrak ile, ihlas ile hareket etmeliyiz.
***
Yine bu yazının konusu değil ama,
Beşiktaş’ın “Çarşı” grubu, futbolda şike iddialarına yönelik kendilerini temsil eden yönetici ve teknik adamların gözaltına alınmasıyla ilgili açıklamalarında, “ARININ… TEMİZLENİN…” diye haykırmıştı.
Yani zoru seçti.
“En büyük Başkan bizim Başkan” demek mi kolay?,
“ARININ… TEMİZLENİN…” demek mi?
Hangisini söylerseniz “Kahraman”
Hangisini söylerseniz “Hain” olursunuz?
***
Bu arada,
Mavi Fil Barcelona şehrinin simgesidir.
Doğru söyleyenin 9 köyden kovulduğu şu 10 numaralı kentte,
Şayet Mavi bir Fil’e ihtiyaç duyarsanız,
Perde açıldığında, Godot gibi ne olduğu bilinmeyen bir kimseyi bekleyen absürt bir fani rolü kapabilirsiniz.
Tabii…
Her doğruyu dile getirene “Hain” ya da “Bozguncu” yakıştırmasını yapan, o kara vicdanınızın pençesinden kurtulabilirseniz.
***
SON SÖZ:
Arkadaki rüzgarın verdiği güçle yürümek marifet olarak algılansa da,
Önemli olan doğru bir yolda sekerek de olsa inatla yürümektir.
Doğru çizgide seken, sendeleyen, yalpalayan ama asla yere düşmeyenler için 10. köy “Dergâh-ı izzet‘ tir.
Gerisi, baki kalan kubbede bir hoş sada değil, sadece ibret-i âlemdir.
Bu yazıyla ilgili forumdaki tartışmaya katılınBu yazı 615 kez okundu.
YAZARIN DİĞER GÜNCEL YAZILARI:
- “Mia San Mia”
- Sessizlik Bozuldu!
- Habtühata!
- Yat-Kalk Kerim ve Yiğit’e Dua Et!
- “Festina Lente”
kurumsallaşma,adına çok güzel bir yazıyı kaleme almışsınız Zeki Doğan bey.Balıkesirspor umuzada kıssadan hisse.