Futbolun kurtuluş reçetesini yazan herkesin ortak görüşü değil mi?
Her yemekten sonra bir çorba kaşığı Kurumsallaşma.
Ardından, her daim şirketleşme ve reform…
Profesyonelleşme…
Radikalleşme…
Şeffaflaşma…
***
Teşhis doğru…
Reçete de tamam.
Ama hasta aynı hasta…
İstisnalar kaideyi bozmaz ama,
Kongrede üye olan olmayan herkesin havaya kaldırdığı,
Usulen sayılan parmakların oylarıyla sözde elini taşın altına koyan…!
Ertesi gün ise…
“Yandık, bittik, mahvolduk” feveranlarıyla önce odalar,
Sonra STK’lar…
Ve devamında tüm kentin önüne konan canlı bomba değil midir futbol ?
***
İşin tiraji-komik yanı.
Bu yakınmalar ve her gün çarşaf çarşaf çıkan haberlerle,
Tüm kapıların ardına kadar açıldığı,
Ülke, hatta Dünya çapında Fenomen olabileceğiniz sırça bir köşke terfi edebilirsiniz.
50 kuruş katkın olsun olmasın,
Sıradan bir 3. dünya ülkesinin yıllık bütçesi kadar kapitali transfere ayırabilir,
İmparatorluk da dahil bir çok ünvanı elde edebilirsiniz.
Üstelik…
Bir Bakkal dükkanı açarken ustalık belgesine ihtiyaç varken.
Profesyonel futbolu yönetmek için bir belge ya da yeterliliğe ihtiyaç duymaksızın.
***
Pazardaki ıspanağı 50 kuruş indirmek için debelenen bizler,
Endüstriyel futbolun cenderesinde her elensede yeri öpüp dururken,
Nedense ne yorganı ayağa göre uzatmasını,
Ne de ayakları biraz karnımıza çekip en azından yorgan altında kalmayı beceremiyoruz.
***
Haksızlık etmeyelim…
Kurumsallaşmayı başaranlar da yok değil.
Koy adının önüne Belediyespor’u…
Al sana Kurumsal bir takım.
Koymasan da çok önemli değil.
İnşa ettiğin tesisin yükseldiği o toprak parçasının maliki değil midir?
O kulübün sahibi.
Bitti…
***
Neymiş efendim…
Yabancı kısıtlaması Türk futboluna vurulan darbeymiş.
Banka kredisiyle futbolcu transfer eden,
Dünyanın en çok dava edilen,
Dünyanın en çok tazminatını ödeyen bir gurubun,
Bir ya da birkaç üyesi ediyor bu lakırdıyı.
Alkışlayanları da var…
Hani bıraksanız,
Sınırsız yabancıyla kurtaracaklar güzel ülkemin futbolunu.
***
Altyapı yetersiz…
Yönetici hedefsiz…
Futbolcu kadersiz…
Teknik adam (özür dileyerek söylüyorum) gereksiz…
Menajer denetimsiz…
Futbolsever memnuniyetsiz sayılan bir ülkede,
Bakalım “Asiye” nasıl kurtulacak göreceğiz.
***
Futbol’da zevk denince akla gelen o muhteşem gol.
X takım kalesine mi?
Yoksa…
Futbol muktedirlerinin egolarının tutsağı olan stadyumlar dolusu insanın,
O safiyane duygularına mı atılıyor, hiç düşündünüz mü?
Havaya kalkan parmaklarla gelip.
Aynı parmaklarla giden…
Giderken arkasına bakmayan içi “kurum” kaplı bir tüneldir aslında.
Futbol sandığımız o büyülü oyun içindeki siluetler.
***
Ve inanın …
Raf ömürleri çok az olsa bile…
Futbol onlara çok şey kazandırmaktadır.
***
Bu tünele bir ışık gerek…
Bir ışık…
Lütfen…
Bu yazı 622 kez okundu.
YAZARIN DİĞER GÜNCEL YAZILARI:
- Start tembelliği mi, start telaşı mı?
- Balkes’in bu ligde ne işi var?
- Hişşşşşt! Pinokyo
- Guinti’nin küpesi
- Kurumsallaşma Kurum Tuttu
SON EKLENEN YORUMLAR:
- YUKSEL SOYER - Karşıyaka taraftarı maça gelemeyecek
- balkesli - Balıkesirspor-Trabzonspor maçının ardından
- Hakan - Balıkesirspor hamsi tava yaptı. 3-1
- Mehmet EMEN - Balıkesirspor hamsi tava yaptı. 3-1
- Mehmet EMEN - Ertekin;”Artık Karşıyaka maçını düşünüyoruz”"
Bal tutan parmağını yalar diye bir söz var halkımız arasında
Yadsınamaz gerçek bu işte
Bal tutan parmak olmak için gün sayanlar
Sıranın kendine gelmesi için parmak kaldıranlar
İşleri daha da çabuklaştırmak için ortalığı karıştıranlar
Nasrettin Hoca fıkrasındaki gibi bir haşere için yorganı yakanlar
Olayın farkında olmadan yolun kısasına, uzununa bakmadan aç susuz koşturanlar
Sevda, aşk ve bir çok kelimelerle ifade edilmeye çalışılan
tutsak olduğumuz, zincir vurduğumuz gönlümüz ile yaşadıklarımız
Kimi zaman sevinç delicesine
Kimi zamanda göz yaşı akar durur kiminin yanağında, kiminin tam da ciğerinde
Bal tutan parmağını yalar sözünde ki gibi
''Raf ömürleri çok az olsa bile…
Futbol onlara çok şey kazandırmaktadır.''
Aksini kimse inkar edemez………