BALIKESİR'in takımı BALIKESİRSPOR. Bal Bal Bal…Kes Kes Kes…Balkes Balkes Heeey…

Transfer dönemi başladı, yavaş yavaş hızını da artırıyor. Sadece kendi transferlerimizi değil tüm camiada olup biteni kendi imkanlarımız dahilinde takip edip bilgi sahibi olmaya çalışıyoruz. “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmamak gerektiğini” bilerek ve fikrini zamansız söyleyenin yanlış anlaşılacağını düşünerek suskun kalmayı seçenlerden olduk. Birçoğumuzun suskunluğu da bundandır. Ancak gelişmeleri takip ettikçe bir sabırsızlık, yavaş yavaş artan bir telaş, ufak tefek hayal kırıklıkları ile bir tedirginlik haline girildiğini de söyleyebiliriz.

Grup kuraları çekildi. Hemen hepimiz gruptaki takımların geçen seneki performansları ve ligi bitirdikleri sırayla yorum yapmaya  başladık.

Bu son derece normal. Ölçme ve değerlendirme için ilk ölçek tabii ki geçtiğimiz sezon. Yıl boyunca ortaya konan performansı şöyle bir gözden geçirip, sezonun finalindeki puan durumu üzerinden bir sonuca varabiliyoruz.

Fakat çok iyi biliyoruz ki, ilk beşin dışında kalacağı kesinleşen takımlar, sezonun bitmesine birkaç hafta kala yeni sezonu şampiyon bitirecek ekibi kurma planları yapıyorlar.  Malatya örneği bunun için son derece açık ve nettir. Bence grubun önemli favorilerinden biri olmayı hedef edinmişler. Takımın adı dahil her şeyini değiştirip yeni bir vizyonla yola koyuldular. Şu ana kadarki transferlerini hepimiz biliyoruz. Şehir adından söz ettirecek spor faaliyetleriyle ulusal basının dikkatini çekmeye başladı. Bürokratlar, spor adamları, iş çevreleri, basın bir arada olduklarını hissettiriyorlar. Adına lobi mi dersiniz, başka bir şey mi dersiniz bilemiyorum ama şehrin havaya sokulduğunu bir şekilde görüştüğümüz sade vatandaşlardan öğreniyoruz.

Öte yandan diğer klüplerin de sessiz ve derinden yaptıkları hazırlıkları da görünce, biz yine zaman kaybediyoruz gibi bir telaşa kapılıyoruz.

Şu ana kadar gerçekleşen transferlerimiz hakkında iyi ya da kötü konuşmak için erken. Çünkü ilk düdük çalıp, topa vurulmadan kimse hakkında yorum yapmamak lazım.  Abartılı iyi sözler futbolcuyu olumsuz bir havaya sokabilir, fazla eleştiriyle yapılan kötü yorumlar da motivasyonu bozabilir. Bu sebeple kişiler üzerinden giderek konuşmamayı tercih ediyorum. Biliyoruz ki futbol günümüzde 90 dakika içinde oynanıp biten ve sadece futbolcunun ortaya koyduğu bir oyun değildir. Hepimiz bunun öyle ya da böyle parçasıyız. Başarıyı da başarısızlığı da ortaklaşa paylaşıp elimizi taşın altına sokmalıyız.

İşte kişiler ve isimler üzerinden konuşmadan genel olarak hedefiniz, yol haritanız, transfer politikanız ve çalışmalarınız ortaya konsun ki; başta taraftar olmak üzere, basın, iş çevreleri, gibi güçlerimiz de devreye girip hız kazanalım.

Neyse, biz konumuza dönelim. Resmileşen transferlerimizin yanı sıra fısıltı şeklinde duyulanları da değerlendirmeye başladığımız bir gerçek. Uzun bir süre süper lig tecrübesi olan, bu sezonda da iddiasını sezon sonuna kadar götüren bir takımda forma giyen bir futbolcunun adı Balıkesirspor’la birlikte anılıyor. Kendini bu ligin futbolcularının üzerinde gören, “taraftar olmak taraf olmaktır” özüne pek uymadığını düşündüğüm, geçen sezon kendi taraftarıyla bile ters düşen bu tarzın bize hiç ama hiç uymayacağını düşünenlerdenim. Taraftarı sezona hazırlayan en önemli aşama transfer dönemidir. Tepkileri dağıtmak ve “alın size yıldız  futbolcu” demek için de takımın kimyasını bozmamak önemlidir.

Bu işe kafa yorduğuna inandığımız birçok  “yetki sahibi” kişilerin olduğunu düşünerek ve haddimizi aşıp gereksiz sözler söylemekten imtina ederek, yüreğimizden geçenleri kaleme alıyoruz. Dikkate alınır ya da alınmaz bilemem ama bu şehrin hak ettiği yerlere gelmesi için hepimizin bir sözü mutlaka var.

Profesyonel olarak bu işi yapanlara tek tek futbolcu gösterecek değiliz. Ama yeni sezonda seyirciyi ilk haftadan başlayarak tribüne çekecek, kombineleri şimdiden sattıracak, tüm şehri havaya sokacak ilk kıvılcım da transferlerden geçiyor.

Bunlar tamamen kişisel düşüncelerim. Bunlara katılacak, ilave etmek isteyecek, ya da yanlış düşündüğümü söyleyecek birileri mutlaka vardır.

Yıllarca “Bizler İnandık, Siz de İnanın” dedik. Şimdi öyle akıllı işler yapın ki sizin inandığınızı, hedefinizi belirlediğiniz görelim.

Yani “Sizler İnanın, Bizi de İnandırın”.

Bu yazıyla ilgili forumdaki tartışmaya katılın